Boşanma süreci anne, baba ve çocuklar için zor bir süreç olduğu kadar, boşanmadan sonraki süreç de aile bireyleri için zorlu geçebilmektedir.
Ebeveyne yabancılaşma sendromu; çocuğun bir ebeveyn tarafından diğer ebeveyne karşı bilinçli bir şekilde yabancılaştırılması olarak tanımlanmaktadır.
Ebeveyne yabancılaşma sendromu, ebeveynlerden birisinin, çocuğunu diğer ebeveynden soğutmak ve kendine bağlı kılmak için çeşitli yöntemler uygulamasıyla başlar.
Görünür veya örtük bir şekilde olabilecek bu davranışlara örnek olarak; hedef ebeveynle ilgili çocuğa kötü sözler söylemek, çocuğun diğer ebeveynle ilişkisini sınırlamak, çocuğu şımartmak, boşanmanın nedeninin diğer ebeveyn yüzünden olduğunu söylemek, çocuğun hastalandığını ve çocuk için önemli olan okulu ile ilgili bilgileri gizlemek veya çocuğu diğer ebeveyne göstermekte zorluk çıkartmak olarak sayılabilir.
Ebeveynler, bu tavrı genellikle boşanmaya karşı savunma mekanizması olarak kullanmaktadır.
Boşanmaların yaklaşık %15’inde çocukların, hedef ebeveyne karşı yabancılaştığının ve onunla görüşmeye direnç gösterdiğinin saptanmış olması sorunun ciddiyetinin göstermektedir. Bu oranın velayet anlaşmazlıklarının olduğu durumlarda %25’e kadar yükseldiği bildirilmektedir.
Ebeveyne yabancılaşma sendromunun oluşması çocuğun hem diğer ebeveynle ilişkisini bozacaktır hem de tüm çevresiyle olan ilişkisinde zorlanmasına sebep olacaktır. Hayatı boyunca çocuk bu tutumların olumsuz etkileriyle baş etmek durumunda kalabilir.
Yakın gelecekte ve yetişkinlik döneminde çocuk kendisini sosyal çevresinden soyutlayabilir, odaklanma ve dikkat problemleri yaşayabilir, okul başarısı düşebilir ve depresif belirtiler gösterebilir. Bunlara ek olarak; davranış bozukluğu, ayrılma anksiyetesi, panik bozukluk, disosiyatif bozukluk ve kişilik bozuklukları ortaya çıkabilir.