Kadınların iş gücüne daha çok katılması, boşanmış veya bekar ebeveyn sayısındaki artış, geniş ailelerden bağımsız yaşam ile birlikte babaların çocuk büyütmede daha aktif rol oynadığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu sebeple babaların doğum öncesinden başlayarak babalık rolüne hazırlanmaları, çocuğun psikolojik gelişim basamaklarına bağlı olarak duygu dünyalarına dair bilgi sahibi olmaları ve hangi durumlarda nasıl tutum sergilemeleri gerektiğini öğrenmeleri çok önemlidir.
Burada;
- Doğum öncesinde babalığa hazırlanma,
- Babanın doğumu,
- Doğum ve sonrasında baba ile bağlanma
konuları değerlendirilecek.
Doğum öncesinde babalığa hazırlanma
Babalar bundan oldukça kısa bir süre öncesine kadar ne yazık ki yalnızca bebek aktif iletişim kurmaya başladıktan sonra (6 ay) bağ kurmaya başlıyor ve ancak o zaman baba olduklarını hissediyorlardı. Bu noktada toplumun babalığa bakış açısı çok büyük bir rol oynadı. Baba para kazanan, maddi bakım sağlayan, çocuğun ihtiyaçlarını karşılayan aile bireyiydi ve bu algıyla büyüyen erkek çocuğu da yetişkinliğe ulaşıp baba olduğunda aynı rolü sürdürüyordu.
Freudiyen bakış açısıyla babanın işlevi bu dönemin algısının sonucudur. Bebeğin erken dönem gelişiminde bu anlamda anne çocuk baba üçgeninde baba, anne-bebek çiftine daha uzak olan birey olarak görülüyordu. Anne ve bebek aynı bedende başlayan yaşamlarına ayrılmaz bir ikili olarak neredeyse simbiyotik bir yaşam sürerek devam ederken, baba bu çifti dışarıdan desteklemekle görevliydi.
Fakat değişen toplum yapısı ile birlikte bu durum değişti. Kadınların iş gücüne daha aktif katılması babayı para kazanmakla yükümlü tek birey olmaktan uzaklaştırdı. Ek olarak boşanma oranlarındaki ve evlilik bağına ihtiyaç duymadan ebeveyn olmayı seçen yetişkin sayılarındaki artışla da beraber babalar yalnızca sosyal ve maddi ihtiyaçları karşılama işlevini sürdürmekle kalmayıp çocuklarının birincil bakım sağlayıcısı olma rolünde giderek daha aktif oldular. Bu değişim elbette çocuğun psikolojik gelişiminde babanın işlevinin farklı bir gözle değerlendirilmesini gerekli kıldı.
Çok kısa bir süre öncesine kadar doğum yalnızca kadını ve bebeği ilgilendiren bir süreç olarak görülürken bugün yapılan pek çok araştırma babanın doğumda ve doğum öncesinde aktif rol oynamasının ne kadar hayati önem taşıdığını göstermiştir. Gebelik sürecinde bebeğiyle konuşan bir babanın sesine doğduğu andan itibaren bebeğin yoğun ilgi gösterdiği görülmüştür. Bebekler anne karnında yaklaşık 25. haftadan itibaren dış seslere hareketlerindeki değişimle cevap verir. Kelimeleri anlamlandıramasalar da ses tonundan, bu ses tonunun yansıttığı duygudan haberdarlardır. Annenin duyguları da bu dönemde çok önemlidir ve annesinin bedenini çok iyi tanıyan bebek bu duyguları olduğu gibi hisseder ve içselleştirir. Bebekleri annelerine bağlayan ve beslenme kanalı olan plasenta (bebeğin eşi) yalnızca besinleri değil aynı zamanda hormonları da bebeğe iletir. Bu sebeptendir ki annenin kanındaki oksitosin, dopamin ve serotonin gibi mutluluk, sevgi, rahatlık, bağ kurma gibi duygularla ilişkilendirilen hormonlar da bebeğe geçer. Bu nedenle annenin gebelik sürecinde kendini desteklenmiş ve seviliyor hissetmesi bebeğin de benzer duyguları hissetmesini sağlar. Bu duygular içerisindeyken babasının sesini duyması, dokunuşlarını hissetmesi bebekle babası arasındaki bağı kuvvetlendirecektir.
Babanın doğumu
Gebelik sürecinde yaptığı hazırlıklar ile doğuma katılan bir baba, doğumda da oldukça sakin ve aktif olabilir. Bu anlamda babanın Doğuma Hazırlık Eğitimi’ne katılması ne kadar vurgulansa azdır. Babalar bu eğitimde tıpkı anneler gibi doğumun fizyolojisi, doğumda ilaç dışı rahatlama teknikleri, doğumda aktif pozisyonlar ve bu pozisyonlarda eşlerine nasıl yardımcı olabilecekleri, ten tene temasın uygulanması ve önemi gibi hayati bilgiler öğrenirler. Anne olur da herhangi bir sebepten ötürü bebek ile ten tene temas kuramayacak durumda olursa bu süreçte babaların bebeğiyle ten tene temas kurması önerilir. Bu onların arasındaki bağı kuvvetlendirmekle kalmayıp, bebeğin de henüz geçiş yaptığı bu yeni ve kocaman dünyada kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır. Bu anlamda doğum bir bebek için çok önemlidir. Aylardır bildiği tek dünya olan annesinin karnından henüz çıkmıştır ve şimdi geçiş yaptığı bu yeni dünyaya alışmak için geçecek sürede güvende hissetmeye ihtiyacı vardır. Bunun için de annesinin göğsünde yatması ve dinlenmesi hem annesinin kalp sesini duymasına, teninin sıcaklığını hissetmesine, kokusunu almasına ve böylece rahim içindeki duyumlarıyla benzer duyumlar algılamasını sağlayarak onu rahatlatacaktır. Fakat doğum çok biricik ve herkeste seyri değişebilen bir süreçtir ve pek çok farklı sebepten anne ile ten tene temas yapılamayabilir veya annenin dinlenmeye de ihtiyacı olabilir. Böyle zamanlarda babanın devreye girip ten tene temas yapması da benzer etkiyi sağlayacaktır ve önerilir.
Unutulmamalıdır ki doğum yalnızca bir bebeğin doğuşu değil aynı zamanda bir annenin, bir babanın; bir ailenin doğumudur.
Doğum ve sonrasında baba ile bağlanma
Yenidoğan döneminde bebeklerin kendini ifade edebilmek için ağlamak kadar bariz olan pek bir araçları yok gibi görünür ve tam da bu sebepten ne hissettiklerini anlamak için onları dikkatle gözlemlemek gerekir. Biraz daha yakından incelenirse bebeklerin ağlama şekillerinin, yüz ifadelerinin ve beden dillerinin onları anlamak için kullanılabileceği görülür. Bu dönemde beslenme ve uyku bebeklerin en çok zaman harcadığı iki şeydir ve bu iki alanda da babalar aktif rol oynayabilir. Bu onların bebekleriyle aralarındaki bağı çok kuvvetlendirebilir. Eğer bebek biberon takviyesi alıyorsa biberonla beslemeleri baba yapabilir. Bunu sevgiyle göz teması kurarak ve sakince yapması her ikisine de çok iyi gelecektir. Bu aynı zamanda anneye de dinlenme fırsatı tanıyacak ve ailenin tüm bireyleri için kıymetli olacaktır. Eğer bebek yalnızca meme emiyorsa baba da bu kıymetli anlarda anne ve bebeğe eşlik ederek anneye destek verebilir, bebeğine ninniler söyleyebilir, annenin emzirme şeklindeki oturuşunu onu rahat ettirecek şekilde destekleyebilir.
Ek olarak bu dönemde bebek giyme tıpkı ten tene temas gibi bebeğin 4. trimesteri olarak değerlendirilen doğumdan sonraki ilk 3 ayın daha huzurlu ve güvenli geçmesini sağlar. Bebek giyme yani sling veya kanguru yardımıyla bebeği bir kıyafet giyercesine bedenimize temas edecek şekilde taşıma, bebeğe anne karnı hissini verecek ve kendini daha güvende hissetmesini sağlayacaktır. Babalar bebek giyme konusunda annelere göre çok daha avantajlıdır çünkü beden yapıları daha uzun süreler bebeklerini taşımalarını mümkün kılar. Yenidoğan döneminde bebekler uykularını da bu temas içindeki birliktelikte çok daha rahat ve uzun süreli yapabilirler. Slingte ve kanguruda zaman geçiren bebeklerin kolik oranlarında ve ağlama sıklığında da azalma görülmüştür.
Uzm. Psk. Nisan Akar