Çocuğumuza dünya ile ilgili bir denge hissi verebilmek için sınır koymak oldukça önemlidir. Bunun öncesinde çocuğun ihtiyaçlarının karşılandığından emin olmak ne kadar önemliyse, koyulan sınırların da sürdürülmesi de o kadar gereklidir.
İhtiyaçların karşılanması, özgürlüğün yapı taşıdır. Çocukların, kendilerine ait alanda ihtiyaçlarını talep etme ve seçim yapma becerileri de önemlidir. Sınır koyarak, anne babalar, çocukların seçimleri ve sonuçlarını yönetebilirler. Çocuklarda sınırlar, bebeklik döneminden itibaren başlar, emekleme döneminde temel olarak devreye girmeye başlar ve ergenliğe kadar devam eder. Sevgi dolu sınırları deneyimleyen çocuklar, bir yapı içerisinde sağlıklı gelişirler. Ancak ebeveynler için koyulan sınırları korumak zor olabilmektedir. Özellikle çocuğun üzülüp öfkelenmesi konusunda bocalayıp empati göstermede zorlanabilmektedirler. Sınırları korumak, çocuğa sınırlarla ilgili duygularına bakarak bunlar üzerinde çalışma fırsatı verir. Aynı zamanda sınırları içselleştirmesini sağlar. Sınırlar soğuk gelse de, sevgi iletişimiyle birlikte uygulanması daha kolay olabilmektedir. Bu bağlamda, ebeveynlerin sınırları korumak adına, sınırlara sevgi, anlayış ve yapı eklemesi gerekmektedir.
Her insan bir engellenmeyle karşılaştığında, öfke duyma, isyan etme eğiliminde olabilir. Ancak sınırlar, çocuğun itirazları sebebiyle kaldırıldığında, çocuk sınırlardan daha güçlü olduğunu düşünür. Aslında bu sınırların olmamasından da daha olumsuz bir sonuca yol açar. Çocuk sınırsız bir gücü olduğu yanılgısına sahip olur. Her şeyi kontrol edebileceği inancı güçlenir. Sınırlar korunamayacaksa, hiç olmaması bu anlamda görece daha iyidir. Sınırların korunma kısmında ise, çocuğun sınırlara çekilmesi gerekmektedir. Sınırların yerinde durduğunu gördüğünde, çocuğun öfkelenmesi olağandır. Bu öfkenin, üzüntü, kabullenme veya çözümleme gibi bir duyguya dönüşme ihtiyacı vardır. Bu da çocuğun rahatlatılması, ona empati duyularak ilgi gösterilmesiyle sağlanır. Çocukla kurulan bağın güçlülüğü, sınırların korunmasına da yardımcı olacaktır. Bunu yaparken çocuğa empatik ifadelerde bulunulabilir. “Haklısın, bu senin için zor bir durum. İstedikleri olmadığında herkes üzülebilir. Bazen bu durum çok zor olabilir. Seni anlıyorum. Yine de, hayır, bunu yapamacağını biliyorsun.” gibi cümleler, çocuğa aslında birinin onu anladığını hissettirir. Sınırlar ona karşı gibi görünse de onları içselleştirmesi için yardımcı olur.
Ebeveynlerin sınırları korumada net olmalı, durumu belki anlık olarak iyileştirecek ancan uzun vadede zararlı yaklaşımlardan uzak durmalıdır. Örneğin, bu durumun geçici olduğuna dair bir rahatlatma çabası ya da çocuğa duygularını göstermeyi bırakması konusunda bir tehdit, üzüntü ve öfke gibi duygularını küçümseme, dikkate almama, durumu hafifletmeye veya geçiştirmeye çalışma gibi yaklaşımlar olumsuzdur. Ebeveynin kendiyle sınırlar arasına mesafe koyması gerekir. Bu şekilde hem izin vermeyen hem de çocuğunu anlamayan ebeveyn rolüne girmekten kaçınır.
Özetle, çocuğun sınır koyma sürecinde temel olarak ihtiyacı, empati ve anlayıştır. Hayatın bazen zor olabildiğini ve bu konuda kimseye ayrıcalık tanımadığını ebeveyninden duymak ona iyi gelebilir. Bunu dış dünyada deneyimlemeden önce öğrenmiş olur. Sınırların sevgiyle birleştirilmesi, içsel bir yapı oluşturur. Çocuklar için de kontrol sahibi olamadıklarını görme durumu zor bir konudur. Bu konuda duygularını anlayıp, aynalayıp hayatla ilgili bir bakış açısı netleştirmede yardımcı olmak etkili olacaktır.
Uzm. Klinik Psikolog Gökçehan Akoğuz
KAYNAKÇA
Cloud, H., Townsend, J. (2019). Çocuklarda Sınırlar. Diyojen Yayıncılık
Halley, J. (2007). Boundaries of touch: Parenting and adult-child intimacy. University of Illinois Press.
Yavuzer, H. (2004). Ana-baba ve çocuk. Remzi Kitabevi. İstanbul.