Karne günü, hem çocuk hem aileler için heyecan vericidir. Çocuklar için karne, alınan notlardan çok, anne babaların tavrı ile ilişkili olarak ayrıca önem taşır. Çocuğun anne babadan aldığı gerçek sevgi, notlarının değil, kendi değerinin vurgulanması, çabalarının takdir görmesi; kendine güven başta olmak üzere, gelecek yaşamında ona eşlik edecek duyguların temelini oluşturacaktır. Bu sebeple, karne zamanında, anne baba tutumunun nasıl olduğu oldukça önemlidir.
Çocuğun başarılı olmasına odaklanan ebeveynler, zaman zaman karne ve başarıya çocuğun verdiği önemden daha fazla önem verebilmektedir. Durum böyle olunca, çocuğun da kendini karneyle bütünleştirip, karnesi kötüyse kendisinin de “kötü” olduğunu düşünmesi olasıdır. Bu bağlamda, iyi bir karnede çocuğu hediyelere boğmak, kötü bir karnede ise cezalandırma yoluna gitmek uygun olmayacaktır. Başarısızlık söz konusu olduğunda, çocuğu “sorumsuz”, “tembel” gibi etiketlerle küçük düşürmek, yapılan en büyük hatalardan biridir. Ebeveynin “Çevreye karşı ne diyeceğiz?” kaygısı olursa bunu çocuk da paylaşır ve aile bireylerinin ne diyeceği hakkında bir korku duyar. Oysa, çocuğun merkeze alınması, bir çerçeve içerisinde değerlendirilmesi önemlidir. Çocuk ancak o zaman kendini “değerli” hissedebilir. Koşulsuz sevgi ana noktadır.
Anne babalar, çocuğu tehdit etme, başkalarının karne notlarını veya sınıf birincisinin kim olduğunu sorgulama, ilk olarak kötü notlara yorum yapma, iyileri görmezden gelme, “ben sana çalış demedim mi?” türünde serzenişlerde bulunarak suçlama eğiliminde olabilirler. Ancak bu tür yargılamalar, çocukta ileride problemlere yol açacak yaralara sebep olmaktadır. Çocuk elinden geleni yapmış olabilir, bu durumda çabasının, başarısının takdir edilmesi gerekir. Daha iyisini yapabileceği bir durumda da, bunun üstesinden gelebileceğine önce anne babanın inanması, sonra çocuğun inanması için de ona destek olup, onunla çözüm yolları hakkında konuşması gerekir. Çocuğun notlarının, aile yaşantısının merkezine oturtulması yerine, okulun nasıl gittiğine dair bir ipucu olarak görülmesi önemlidir. Okuldaki notların hep yüksek veya hep düşük kalmaması doğaldır. Bir düşüş fark edildiğinde, asıl nedenlerin ne olduğu anlaşılmaya çalışılmalıdır. Çocuğun az çalıştığı şeklinde bir hüküm vermek doğru bir tutum olmayacaktır. Aile de başarıda önemli bir kaynak olduğundan, çocuğun ders çalışırken sorumluluk duygusunu kazanması, duygusal olarak çocuğun ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmaması üzerinde durulmalıdır. Çocuğun ölçütü kendisidir, bu sebeple kendi içinde değerlendirilmelidir. Başarısızlık, bir deneme-yanılma süreci, öğrenilecek şeylerin olması, üstesinden gelinebilecek, cesaret gerektiren deneyimler bağlamında ele alınmalıdır. Çocuğun girişimleri başarısızlıkla sonuçlansa dahi, başarı getiren hamleler kadar değerlidir ve ona katkı sağlar. Çocuğun başarısı, elinden geleni yapmasıdır. Ancak, ebeveyn yüksek beklenti içinde olursa, çocuğun cesaretinin kırılması söz konusu olur. Ailesini hayal kırıklığına uğratacağından endişelenen bir çocuk da kaygılanır. Çocuğun ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmesi, bir desteğe ihtiyacı varsa, bunun birlikte konuşularak ona sağlaması, sorunu çözerken birlikte düşünüp ona yardımcı olunması önemlidir. Çocuğun olduğu gibi görülmesi, bireysel olarak ihtiyacına yönelik adımlar atılması gerekir. Çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi için ona alan açılması önemlidir.
Son söz olarak, okul durumunun doğrudan anne baba tutumuyla ilişkili olduğunu belirtmek gerekir. Karne notları ne olursa olsun, çocuklara önemli olduklarını hissettirmek gerekir. Kötü notlar, başarısızlıklar telafi edilebilse de, koşullu bir sevgi ve örselenen bir aile ilişkisi, daha zor telafi edilir. Çocuk ve ailenin elinden geleni yaptığı durumlarda da zorluk yaşanıyorsa, bir uzman desteği alınmasının gerekli olduğu unutulmamalıdır.
Uzm. Klinik Psikolog Gökçehan Akoğuz
KAYNAKÇA
Ertuğrul, H. (2000). Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi. Nesil Basım.
Hazan, G. (2015) Çocuğumun Başarı Sırrı. Serüven Kitabevi.
Yavuzer, H. (1995) Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi.