Çocukluk döneminde otoritenin faydası, çocuğun hayatına yön vermek ve çocuğun hem kendisinin hem de başkalarının sınırlarını net bir şekilde belirlemesini sağlamaktır.
Ebeveyn neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğini, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin işe yarayacağını ve neyin yaramayacağını, başkalarının ne kadar kendilerine müdahale edip edemeyeceklerini veya çocuğun başkalarının sınırlarına ne kadar müdahale edip edemeyeceğini çocuğa öğretir.
Ebeveynlerin sınırlar konusundaki öğretileri, çocuğun içselleştirebileceği ve hayatı boyunca arkasında duracağı kararları vermesi konusunda bir referans olmuş olur. Sınırlar böylece çocukların kendilerini güvende hissetmelerine ve sağlıklı bir işlevselliğe sahip olmalarını sağlar.
Ebeveynler çocuklarının seçimlerini etkilemeye meyillidir. Ancak, ebeveynlik otoritesi, çocukluk dönemi (8-9 yaşa kadar) boyunca çok daha kolay olsa da ergenlik dönemine (ortalama 9-13 yaşlarda) girildiğinde çok daha zor hale gelmektedir. Ergenler ebeveynlerini sadece özgürlüklerini kısıtlayan bir otorite figürü olarak algılamaya başlayabilirler ve bu nedenle çatışmaların sıklığı artar.
Bu süreçte, ortaokul veya lise dönemlerinde, ebeveynler sıkça zıtlık içeren ifadeler duymaya başlarlar: “Neden bunu yapmak zorundayım?”, “Bana bunu zorla yaptıramazsın” veya “Yapmak zorunda değilim!” gibi.. Ve çoğunlukla şu şekilde bir şikayetle karşılaşılır: “Bu benim hayatım, senin değil!”, “Tek yaptığın bana emirler yağdırmak” veya “Sen tüm dünyanın patronu değilsin!” gibi… Aynı zamanda bitmek bilmeyen tartışmalarda şu gibi cümleyi çok duyarsınız: “Bana iyi bir neden söyle” gibi ve çok sık bir şekilde ertelemelerle karşılaşırsınız “Bunu daha sonra yapacağım!” gibi… Peki, sizinle işbirliği içinde olan evladınız nereye gitti?
Ergenler, doğal gelişim süreçleri içerisinde, yetişkinlere karşı koyarlar ve direnirler. Bunun sebebi, bağımsızlıklarını ve bireyselliklerini daha fazla ortaya koymak istemeleridir. Azimli bir şekilde kendi şartlarını yaratmaya çalışırken, diğer yandan zorla kabul ettirilen ve özgürlüklerini kısıtlayan sınırlar ve talepleri protesto ederler. Yani, küçük yaş grubu çocuklar anne-babaların emirlerini direkt olarak kabul ederken (“Anne-babamın söylediklerini yapmalıyım, çünkü zorundayım”), ergenler için bu süreç “onlardan izin alınan” (“Ben kabul etmediğim sürece, anne-babam bana zorla bir şey yapamaz veya beni durduramaz”) bir dönem haline gelir. Ancak, ergenlerin hala ebeveynlerinin otoritesine ve sınır koymalarına ihtiyaçları vardır.
Sorumluluk erken yaştan itibaren çocuğa verilmelidir. Küçük yaştan itibaren sorumluluk verildiğinde, çocuğun bunu içselleştirmesi ve hayatında uygulama olasılığı çok daha fazla olur. Ergenlik sürecinde ise bu sorumluluklar yaşına uygun olacak şekilde arttırılmalıdır. Ancak, yaşı küçük diye çocuklara sorumluluk verilmeyip ileriki, özellikle ergenlik döneminde, bir anda sorumluluk alması istenen çocuklar, sorumluluk almak konusunda çok daha fazla direnç gösterebilir.
Ergenlik sürecinde uyumluluk bekliyorsak, o zaman şu formülü uygulamalıyız: ebeveynin istek belirtmesi + onay alması = ergenin emirlere/isteklere uyum göstermesi. Diğer bir deyişle, ergen olan çocuğunuzla anlaşma yapmak, orta yolu bulmaya çalışmak işe yarayabilir. Çocuğunuza oldukça ciddi olduğunuzu, orta yolu bulmaya çalıştığınıza dair sözel mesaj ilettikten sonra, oldukça açık ve net bir şekilde talebinizi ifade edebilirsiniz. Daha sonra, uyumlu olmak veya olmamak durumunda, sonuçların neler olacağını ve neden bu anlaşmayı yapmak istediğinizi söyleyebilirsiniz. İstediğiniz şeyin ne olduğunu ne zaman ve ne şekilde gerçekleşmesi gerektiğini ayrıntılarıyla birlikte aktarıyor olmalısınız. Buradaki en önemli ve dikkat edilmesi gereken husus, sınırlardır. Kararınızda net olmalı ve yaptığınız anlaşmanın arkasında her daim duruyor olmalısınız.
Ergenlerin en çok şikâyet ettiği durumlardan biri de anne-babalarının kendilerini yeterince anlamadığıdır. Bunun sebebi, duygularının anlaşıldığını düşünmemelerinden kaynaklanır. Ergenlikte çocuklar çok sık duygu değişimleri yaşarlar ve bu durum onları da ebeveynlerini de oldukça zorlar. Bu nedenle, ergenlik sürecinde bol bol çocuğunuzun duygularını anlamaya çalışmak ve fark ettiğiniz noktaları çocuğunuza sözel olarak aktarıyor olmak oldukça önemlidir. O an fark ettiğiniz duygu her ne ise, onu hissediyor olduğunu söylemek hem çocuğunuzun farkındalığını arttırır hem de sizin tarafınızdan anlaşılmaya çalışıldığını fark eder. Tabii ki bu aksiyonunuz çocuğunuz tarafından olumlu olarak değerlendirilir ve sizle olan inatlaşmalar, öfke duygusu, vs. azalmaya başlar.
Klinik Psikolog Işık Dilayla Elgin
KAYNAKÇA:
– Kuhar, M. & Reiter, H. (2013). Towards a Concept of Parental Authority in Adolescence. Center for Educational Policy Studies Journal, 3, (2).
– Pickhardt, C. (2011). Adolescence and parental authority. Psychology Today.
– Smetana, J. (1988). Adolescents’ and Parents’ Conceptions of Parental Authority. Society for Research in Child Development and Wiley, 59.