Kaygı Sorunları (Obsesyon, Panik Atak, Anksiyete)
Kaygı, herkesin zaman zaman bazı durumlar karşısında hissettiği bir duygudur. Yeni bir deneyim, çözülmeyi bekleyen bir sorun, ulaşılması gereken bir hedef, bilinmezlik ve belirsizlik içeren durumlar çoğu insan için kaygı yaratıcıdır. Yaşanan her kaygıyı bir sorun olarak nitelendirmek hatadır. Hatta uygun seviyede yaşanan bir kaygı motive edici bile olabilir. Kaygıyı bir sorun olarak görmek için yaşanma ve başa çıkma şekli değerlendirilmelidir. Kaygı sorunları birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir. Obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluk, fobiler, sosyal kaygı bozukluğu, genellenmiş kaygı bozukluğu kaygı sorunlarının içinde yer almaktadır.
Depresyon
Depresyon görülme sıklığı giderek artan ve tüm yaş grubundan bireyleri etkileyebilen bir duygu-durum bozukluğudur. Depresyon, normal üzüntü durumundan daha farklı olarak kişiyi günden güne daha da olumsuz yönde etkileyen ve günlük işlevselliğe zarar veren bir durumdur. Depresyon belirtileri kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte yaygın belirtiler mutsuz ve üzgün hissetme, umutsuzluk duygusu, ilgi kaybı, yorgunluk, uyku ve iştah sorunları, tahammülsüzlük, motor yavaşlık ya da huzursuz bir hareketlilik, konsantrasyon problemleri, açıklanamayan fiziksel ağrılar ve intihar düşünceleri olarak sıralanabilir.
Fobiler (Hayvan, Asansör, Uçak vb.)
Fobiler kişinin gündelik yaşamını sürdürmesini zorlaştıran bir kaygı bozukluğudur. Fobiler bir kişilik özelliği değil psikolojik bir rahatsızlıktır. Kişiler sahip oldukları korkuların anlamsız olduğunu bilmekte ancak korkuyu kontrol edememektedir. Fobik bir kişi için sadece korkulan nesneye/duruma maruz kalmak değil nesneyi/durumu düşünmek bile kaygı yaratıcıdır. Birçok fobi çocuklukta oluşsa da yetişkin döneminde gelişen/ortaya çıkan fobiler de bulunmaktadır. Yaygın görülen fobiler kapalı alanda kalma fobisi, yükseklik fobisi, böcek fobisi, kedi-köpek fobisi olarak sıralanabilir. Fobiler, tedavi edilebilen ve psikolojik tedaviye oldukça iyi yanıt veren bir psikolojik rahatsızlıktır.
Sosyal Fobi
Sosyal fobi, sosyal durumlarda ortaya çıkan kronik kaygı ve korkuyla karakterize, görülme sıklığı oldukça yaygın olan bir ruhsal sorundur. Yaşanan olumsuz duygulara genelde kızarma, terleme, titreme, çarpıntı ve bulantı gibi fiziksel semptomlar da eşlik eder. Sosyal ortamlarda yaşanan bu yoğun negatif duyguların ortaya çıkışı, temelde izlenme, yargılanma ve eleştirilme endişesi ile ilişkilidir. Kişiler hata yapmaktan, kötü görünmekten, diğer insanların önünde rezil olmaktan ya da küçük düşmekten korkarlar. Sosyal fobi, kişinin sosyal işlevselliğine ciddi düzeyde zarar vermekte ve başkalarının önünde konuşma, başkalarının önünde yemek yeme, grup içinde konuşma-soru sorma, telefonda konuşma gibi gündelik hayat içerisindeki rutin eylemleri bile yerine getirirken zorlanmasına yol açmaktadır. Sosyal fobi, sosyal hayatı doğrudan etkilerken bu alandaki kısıtlanmaya bağlı olarak kişinin dolaylı şekilde akademik hayatta ve iş hayatında da sorunlar yaşamaya başlamasına yol açmaktadır. Sosyal fobiye, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi başka psikolojik sorunların eşlik ettiği görülebilir.
Yeme Bozuklukları (Anoreksiya Nervoza, Bulimia)
Yeme bozukluğu, yeme davranışına ve bedensel ağırlığa yönelik takıntıların kişinin fiziksel, sosyal, akademik hayatına ve günlük işlevselliğine zarar verecek boyutta olduğu ve günümüzde görülme sıklığının giderek arttığı bir psikolojik hastalıktır. Yeme bozuklukları; anoreksiyanervoza, bulimiyanervoza ve tıkanırcasına yeme bozukluğu olarak üçe ayrılmaktadır.
Anoreksiyanervozada kişi zayıf bir bedene sahip olma arzusu ve kilo alma korkusu edeniyle besin alımını aşırı kısıtlama, kendini kusturma, laksatif kullanma, ağır egzersizler yapma gibi davranışlara başvurmaktadır. Anoreksiya nevroza da kişinin beden ağırlığı çok düşüktür ancak beden algısı ciddi düzeyde bozulmuştur ve kişi ne kadar zayıflasa da kendini kilolu görmeye devam eder ve kilo almaya yönelik yoğun kaygılar yaşar.
Bulimiyanervozada da kişi beden ağırlığını kontrol etme konusunda takıntılıdır ancak buliyanervozaya sahip kişiler normal ya da normal kilonun üzerindedir.
Bulimiya nevroza da engellenemeyen yeme atakları bulunur ve yoğun suçluluk duygularıyla ardından kendini kusturma, laksatif kullanma, ağır egzersizler yapma gibi eylemlere başvurulur.
Tıkanırcasına yeme bozukluğunda yeme atakları görülür ancak bulimiyanevrozada olduğu gibi yiyeceklerin kilo aldırıcı etkisini gidermek adına kendini kusturma benzeri yöntemler uygulanmaz.
Yeme bozuklukları ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ağırlıklı olarak ergenlik dönemindeki kızlar ve genç kadınlarda rastlanıyor olsa da her yaştan kadın ve erkek yeme bozukluğuna sahip olabilir. Düşük benlik saygısı, travmatik yaşam olayları, depresyon, aile içi çatışmalar yeme bozukluğunun altında yatan sebepler arasında sayılabilir. Yeme bozukluğunun tedavisinde, hastalığın tetikleyicisi düşünceleri, duyguları, davranışları ve durumları belirlemek ve başa çıkmak adına psikolojik destek gereklidir. Ayrıca psikolojik desteğe ek olarak medikal müdahalelerin de bulunduğu çok yönlü bir tedavi planı gereklidir.
Kilo Kontrolü
Kilo verme niyetinde olan kişilerin dönem dönem hedeflerine ulaşmaya yönelik girişimleri bulunmaktadır. Bu girişimler, çoğu zaman ya pes etmeyle ya da kilo verme hedefine ulaşılsa da bir süre sonra yeniden kiloların alınmasıyla sonuçlanmaktadır. Yemek yeme sadece fiziksel değil aynı zamanda zihinsel de bir eylemdir. Yeme davranışını tetikleyen şey her zaman açlık değildir, duygusal gerekçeler de kişileri yemek yemeye yönlendirebilmektedir. Bu nedenle döngünün kırılabilmesinde psikolojik tedavi uygulamaları aracılığıyla yeme davranışını tetikleyen duygu ve düşünce kalıplarının fark edilmesi ve kontrol edilmesi önemli bir role sahiptir.
Kronik Ağrılar (Migren, Psikosomatik Ağrılar)
Vücut ağrıları, fiziksel temelli olabileceği gibi psikolojik temelli olarak da kendini gösterebilir. Hafif düzeyden ciddi yakınmalara yol açacak düzeye uzanan bir aralıkta kendini gösterebilen psikolojik temelli ağrılar, akut ya da kronik olarak yaşanabilir. Ağrının psikolojik temelli olması, gerçekten hissedildiği gerçeğini değiştirmez. Ağrılar kişilerin hayat kalitesini ciddi oranda etkileyebilmekte ve depresyon, anksiyete bozukluğu gibi başka psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Psikolojik destek uygulamaları bu ağrıların altında yatan duygusal etmenlerin fark edilmesi ve böylece ağrıların ortadan kalkmasında oldukça etkili bir yöntemdir.
Sigara Bırakma
Sigara kullanımı, birçok fiziksel sağlık problemine yol açan ve hem içene hem de çevresindekilere zarar veren bir davranıştır. Birçok sigara kullanıcısı bu durumun farkında olmasına rağmen sigarayı bırakmakta zorlanmaktadır. Kimi zaman kendi kendine verilen sigarayı bırakma kararı, bağımlı hale gelen beynin bu duruma olumsuz tepki göstermesine ve kişide sinirlilik, uyku ve iştah sorunları, dikkat problemleri, çökkünlük gibi belirtilerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Yaşanan bu olumsuz durumlarda da zaten verilmesi zor bir karar olan sigarayı bırakma girişimi sonlanmaktadır. Bu nedenle bağımlığın kökenindeki ihtiyaçları fark ederek bu ihtiyaçları ortadan kaldırmak ve bir uzman yardımıyla sigarayı bırakmak daha sağlıklı bir çözüm yolu olmaktadır.